DEVRİM ARABALARI, Tolga Örnek, 2008, Türkiye, Dram


16 Haziran 1961 tarihinde dönemin cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, tümüyle yerli üretim bir otomobil yapılmasını emreder ve görevin TCDD işletmesine verildiği bildirilir. Otomobilin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'na yetişmesi gerekiyordur ve bunun için de otomobili yapacak olan ekibin 130 günü vardır. Eskişehir Demiryolları CER Fabrikası'nda çalışmaya başlayan 23 mühendis, "başaramazlar" ve "yapamazlar" tenkitleri altında bu işi milli onur meselesi haline getirerek çalışmaya başlarlar. Türk milletinin ve devletinin kaderini değişitirecek bu otomobilin adı bile en baştan bellidir ve durumu açıklar niteliktedir: DEVRİM! Ancak Devrim'in arkasında 23 mühendis ve ekibi varken, önünde de Türkiye'nin dışarıya bağımlılığını azaltacak bir proje olarak görünen bu olaya karşı ABD'den gelen yardım komiserleri, projeyi halkın gözünde küçük düşürmeye çalışan 'medya' ve Devrim'e ayrılan 1 milyon liralık bütçeyi çok gören bir grup bulunmaktadır. Hatta dişlerini tırnaklarına takıp, ailelerini bir kenara bırakıp büyük bir azim ve işbirliği ile bitirme noktasına geldikleri Devrim'i bitirmelerine çok kısa bir süre kala, sırf "başaramadılar" dedirtmek için Cemal Paşa'dan ikinci bir otomobil daha yaptırtmasını isterler ekibe, bu Devrim karşıtı güçler. Ancak işçisi-ustası ve mühendisiyle birbirine kenetlenen ekip milli onurlar haline getirdikleri her iki otomobili de tarihinde bitirirler. 29 Ekim tarihinde Cemal Gürsel bu otomobillerden birine (siyah olanına) binecektir ve bu nedenle de otomobillerin trenle Eskişehir'den Ankara'ya gitmesi gerekmektedir. Kim bilir belki de yine aynı Devrim karşıtı güçlerin etkisiyle, arabalar lokomotife yakın olan vagonlardan birine yüklenir ve o dönemde buharlı olan trenlerin bacalarından çıkan kıvılcımların otomobillerin benzin depolarına sıçrayıp tehlike yaratmaması için, depoların boş olması istenir. Bu nedenle lokomotife daha yakın olan siyah otomobile, sadece onu trene yükleyip indirmeye yetecek kadar benzin doldurulur, Ankara'da otomobiller indirildikten sonra meclise giderken yoldaki bir benzin istasyonundan alınacaktır benzin. Ama öyle olmaz (insan yine bir bit yeniği arıyor bunun altında), polis eskortu benzin istasyonunda durmayıp meclise devam edince siyah otomobile benzin alınamaz. Bu noktada bu büyük başarı hikayesi, azim ve dayanışma hikayesi bir büyük "hüsrana" dönüştürülecektir. Çünkü Cemal Gürsel siyah olan otomobile bindiğinde otomobil birkaç metre gidip duracak ve bu olay ertesi gün Cemal Gürsel'in cümleleriyle "Garp kafasıyla otomobil ürettik, ama şark kafasıyla içine benzin koymayı unuttuk" şeklinde gazete manşetlerine yansıyacak; "Devrim yolda kaldı" yorumları yapılacaktır.


Aslında filmin bir sahnesinde iki mühendisin arasındaki diyalog bunun ilk olmadığını ve benzer başka olayların da yaşanacağını bize anlatmaktadır: Latif (Selçuk Yöntem) arkadaşına yaptıkları işin neden engellenmeye çalışıldığını açıklarken, "Biz 1955 yılında 182 tane tayyare ürettik Hollandalılar bizden 30 tane istediler ve biz bir sebepten dolayı vermedik."der, arkadaşı da ona "neden?" diye sorar; aslında Latif'in verdiği cevap bugün hepimiz tarafından bilinen bir şeydir, "Çünkü Türkiye'de hiçbir başarı cezasız kalmaz.". Diğer taraftan yine filmdeki bir başka replik de, "sadece bir otomobil işte" deyip geçenlere cevap niteliği taşımakta ve "Eğer biz yapabileceğimizi gösterirsek neler olabilir, neler değişebilir düşünsenize?" demektedir. İşte "Devrim Arabaları" bunu düşünebilen, görebilen ve isteyen bir avuç insanın, şimdi çok az kişinin bildiği/hatırladığı başarı hikayesini anlatmaktadır.
Aslında herşeyi filmdeki tek bir cümle açıklamaktadır: 
"ADI DEVRİM OLAN BİR OTOMOBİLİN SOKAKLARDA DOLAŞMASINA İZİN VERMEZLERDİ ZATEN". (Unutmadan, "Devrim" bugün hala çalışmaktadır ve 17000 km. yapmıştır.)


Yorumlar

  1. İnceden, derinden ve sessiz "ah"lar gizlidir filmi izleyenlerin içinde... Kim bilir dönemi bilenler/yaşayanlar neler hisseder? Paylaşım için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel temennileriniz için teşekkür ederiz, ancak "reklam içeren" yorumunuzu silmek zorunda kaldık. Özür dileriz.

      Sil
  3. Meyve veren ağaç her zaman taşlanırmış.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar