ARLINGTON ROAD/ Arlington Yolu aka. Korkunç Politika, Mark Pellington, 1999, ABD, Dram, Gizem

Hani bazı filmler vardır filmi arkadaşlarınıza, çevrenize anlatırken sonunu anlatmak istersiniz bir an önce; "Lan sonunda da şöyle oluyordu, çok fenaydı yaa!" demek istersiniz ama diyemezsiniz, anlatamazsınız bir türlü filmin sonunu, hayır, Shyamalanvari şok edici, beklenmedik bir finali olduğu için değil; daha başka, bambaşka, hatta yazılmış bütün film senaryolarında görmeye alıştığımız bazı 'son/final' kurallarını ve klişelerini ters yüz ettiği içindir bu. Böyle bir 'son veya final' anlatılamayacağı, sadece seyirci tarafından görülür/ seyredilir ve yaşanırsa farkının, öneminin (ve güzelliğinin diyeceğiz ama güzelliğinin demeye dilimiz varmıyor) anlaşılabileceği içindir. Film her anında bize biraz daha umut verirken sonuna dair, sonunda bizi düşüreceği umutsuzluğu da zerre kadar açık etmemektedir. Bizim de sonunu söylememekte/ yazmamakta kendimizi zor tuttuğumuz (ki bu kurulan cümlelerden de anlaşılabilir) Arlington Yolu işte böyle bir filmdir. Başından sonuna kadar ince ince işlenen senaryo, kullanılan bütün klişelere rağmen (bir terör saldırısına kurban gitmiş FBI ajanı kadın, bunun acısını yaşayan hafiften sıyırmak üzere olan- veya öyle sanılan- ve üniversitede tarih profeserü olan bir koca, onların küçük çocukları ve yeni taşınan garip komşuları) ulaşılan sonuç itibariyle hepimizi kısa süreli komaya sokmaktadır!
Michael Faraday, üniversitede terörizm üzerine dersler veren bir tarih profesörüdür ve bir süre önce FBI ajanı olan karısını bir saldırıda kaybetmiştir. Biraz da bunun etkisiyle yoğunlaştığı terör konusunda gittikçe paranoyak bir hale gelmektedir ve tam bu aşamada 9 yaşındaki oğluyla (ve arada sırada onlarda kalan sevgilisiyle) beraber yaşadığı banliyödeki evlerinin karşısına yeni bir aile taşınır. Filmin açılışında Michael arabasıyla evine giderken, yolun ortasında kanlar içinde bir çocuğun koşturduğunu görür ve onu alıp acil servise götürür. Her ne kadar bir ailenin kendi çocuklarını böyle bir komploya dahil edemeyeceğini düşünsek de biz, Michael'ın bu hareketi onu büyük bir komplonun(?) içine çekecektir. Karşı eve yeni taşınan komşularının Brady isimli oğlu olan bu yaralı çocuk, daha sonra Michael'ın oğluyla yakın bir arkadaşlık kuracak ve bu vesileyle her iki aile de birbiriyle yakınlaşma fırsatı bulacaktır. Öyle ki bir süre sonra Michael'ın oğlu Grant, komşularının evinden çıkmamaya başlayacak ve babasından göremediği şefkatin yerini, annesini kaybetmenin oluşturduğu boşluğu ve bir kardeşin arkadaşlığını bu komşu ailenin fertleriyle dolduracak, üstelik bu duygusal bağlılığın derecesi de gittikçe artacaktır. Biraz bunun, biraz da karısını bir terör saldırısına kurban vermenin etkisiyle iyice paranoyaklaşan Michael, bir gece misafirliğe gittiği komşusunun çalışma masasında bir takım mimari planlar görür; her ne kadar komşusu Oliver bunun üzerinde çalıştığı bir alışveriş merkezi olduğunu söyleyip hemen planları kaldırsa da, Michael ona inanmaz. Bu planların, içinde ofisler olan bir binaya ait olduğunu düşünen Michael, Oliver'ın bunun bir 'alışveriş merkezi' olduğunu söylemesinden şüphelenerek onun hakkında araştırma yapmaya başlar. Bu arada Michael'ın derslerinde FBI binalarına düzenlenen terörist saldırıları inceleyip, bunlar hakkında yorumlar yaptığını da hatırlatmakta da fayda var. Dışardan bakınca mükemmel bir aile görüntüsü veren ve kendi oğlunu da aralarına almayı başaran yeni komşuları hakkında araştırma yaptıkça şüpheli sonuçlara ulaşan Michael, onların bir terörist gruba dahil olduklarını ve yeni bir eylem hazırlığı içinde olduklarını düşünmeye başlar. Ancak Michael'ın bu düşüncesi bize öyle yansıtılır ve ulaştığı sonuçlara komşuları öyle açıklamalar getirir ki, sadece biz değil başta karısının eski ortağı olmak üzere FBI'da çalışan arkadaşları ve dostları da Michael'ın yavaş yavaş paranoyanın esiri olmaya başladığını düşünürler.
Aslında basit bir konusu olmasına ve son model teknolojik efektler olmamasına rağmen başından sonuna kadar merak ve umutla kendisini izlettiren bir film Arlington Yolu. Her ne kadar finale doğru 'kimin, ne olduğu' anlaşılsa da, bu sefer de insanın aklına 'Eee, şimdi ne olacak da herşey düzelecek?' diye bir kurt düşürmekte ve finalinde de, tabiri caizse, o kurtu bize yutturmaktadır.
Filmin tanıtım cümlesinde de dendiği gibi, "Bu mükemmel hayat, mükemmel arkadaşlıklar, mükemmel düzen, bu mükemmel yer hep bir sırrı saklamak içindir.".


Yorumlar

Popüler Yayınlar