INTOUCHABLES/ Can Dostum, Olivier Nakache, Eric Toledano, Fransa, 2011, Dram, Biyografi

Kimi tanıtımlarda (IMDB'de dahil buna) 'komedi' türü de etiketine yazılan film, aslında tamamen dramatik bir olayı anlatmaktadır. Ancak bunu yaparken olayı iyice dramatize edip, bizim duygularımızı sömürme üzerinden prim yapma yerine; kahraman(lar)ımızın çektiği tüm acılara rağmen, film boyunca yüzümüzde garip bir gülümseme eksik olmayacak biçimde yapmayı tercih etmişlerdir yönetmenler. Kim bilir belki de bu sayede, bizi hayata bağlayan şeyin gözyaşlarımız değil, hayata gülümseyebilmemiz olduğunu vurgulamak istemişlerdir. 1993'te yamaç paraşütü yaparken geçirdiği bir kazadan sonra boyundan aşağısı felçli olarak yaşamak zorunda kalan Fransız aristokrat Philippe Pozzo di Borgo'nun gerçek hikayesinden esinlenen film, yine onun yazdığı ve Türkçe'ye de "Can Dostum" adıyla çevrilen kitaptan senaryolaştırılmıştır. Açılış sahnesiyle bile bize Philippe'in dramatik yaşamını farklı bir açıdan yansıtacağının ipucunu veren Can Dostum, aslında sadece tekerlekli sandalyeye mahkum Philippe'in değil onun bakıcılığını yapan 'serseri' Driss'in de hikayesidir. Driss'i tanıyana kadar bir dramın, acımanın içinde yaşayan Philippe, Driss'le birlikte onun serserivari, acımadan çok alayın hakim olduğu dünyasına girerek (aslında Driss onu bu dünyaya çekecektir) yeni bir insana dönüşecektir.
Hapisten yeni çıkmış Driss sırf işsizlik sigortasından para alabilmek için bir işe başvurur; işe kabul edilmeyincen öyle emindir ki amacı sadece başvurunun kabul edilmediğine dair bir imza almaktır. Ama o zamana kadar hep akademik eğitimli ve dolayısıyla biraz da mekanik insanların bakıcılığını yaptığı boyundan aşağısı felçli Philippe, tekerlekli sandalyesinde otururken onun doğallığından, içinde bulunduğu zengin, düzenli ortamı sallamazlığından ve sözünü esirgemezliğinden etkilenerek ona bir teklifte bulunur. Driss birgün boyunca onun bakıcılığını yapacak, bu denemeden sonra eğer çalışmaya devam etmek istemezse ertesi gün imzalı belgeyi alıp gidebilecektir. Ama sizin de tahmin edebileceğiniz gibi, bu ufak deneme bir ömür sürecek bir dostluğun başlangıcı olur ve Driss, Philippe'nin hayata bakışını değiştirir. Filmin bir sahnesinde, bir arkadaşı Philippe'ye neden bu cezaevinden yeni çıkmış hırsızı (ki Driss, Philippe'nin evinden de bir yumurta çalar) yanında çalıştırdığını sorar, o da "Çünkü herkes bana acıyarak bakarken, o acımadan bakıyor" der! Aslında Philippe dediğnde haklıdır; herkes ona acıyarak bakarken, Driss ise acımadan bakmaktadır, ama bu da acımasız bir bakış değildir, sadece onun durumunu çok ciddiye alan insanlar yanında Driss, Philippe'nin durumuyla dalga geçebilmektedir. Ne var ki bu dalga geçme de onu alaya almanın değil de, ilk defa böyle bir işte çalışan Driss'in de felçli bir insanın bedenini keşfetme/tanıma çabasının sonucudur. Kazayla Philippe'nin üzerine döktüğü kaynar suyu hissetmemesi karşısında, defalarca sıcak çaydanlığı onun bacağına değirmesi, hatta suyu bilerek dökmeye devam etmesi, çalan telefonu "Sana!" diyerek Philippe'ye uzatması ve sonrasında bu hareketi hep tekrarlaması bunun sonucudur. Onun bu yaklaşımı Philippe'nin de hoşuna gitmekte, çünkü güldürebilmektedir. Yıllardır suratı asık, önlüklü, doktor veya heşire kılıklı bakıcılar tarafından bakılan ve çevresindekilerce durumu 'çok ciddiye' alınan Philippe de, çektiği acılarla gülmeyi unutmuş gibidir çünkü! Driss ise hayata tutunabilmek için hayata gülümseyebilmemiz gerektiğini hatırlatmıştır ona!
Intouchables/ Can Dostum film boyunca hiçbir aksiyonu olmayan ama buna rağmen insanı asla sıkmayan ve film boyunca yüzünüzden garip bir gülümsemenin eksik olmayacağı acayip bir film. Filmin kimi seyirci yorumlarında, filmin Türkçe adından yola çıkarak "aslında Driss'in Philippe'nin hayatıı kurtardığı bir sahnenin varlığıyla" can dostu olmanın daha iyi vurgulanabileceği yapılmış. Öncelikle bu gerçek bir hikaye ve bu hikayede öyle bir olay yok, ve dahası bir insanı güldürmeyi başarmak onun hayatını kurtarmakla aynı şey olabilir bazan! Gene filmin özellikle sinema yazarları tarafından yadırganan bir başka noktası, bu kadar dramatik bir olayı komedi formatına yakın bir anlatımla sunarak popülizme kaçmış olmasıdır. Ama biz benzer konuları daha dramatik olarak işleyen My Left Foot/ Sol Ayağım ve The Dying Bell And The Butterfly/ Dalgıç ve Kelebek filmlerini nasıl hatırlıyorsak, Intouchables/ Can Dostum'u da aynı ciddiyetle hatırlıyoruz ve en az onlar kadar hafızalarımıza yer eden bir film. Popülizme kaçıp kaçmamak yönetmenin seçimidir ve burada görüyoruz ki biraz popülizmin hiç kimseye bir zararı olmamıştır.

Son olarak filmin sonunda bir sürpriz bizi beklemektedir, şimdiden belirtelim de film biter bitmez başından hemen kalkmayın! Film bitip yazılar akmaya başladığında ekranda hikayenin gerçek kahramanları görünmektedir ki bu küçük sürpriz de filmin finaline ayrı bir güzellik katmaktadır.
Filmin gerçek kahramanları

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar